DJI, 80 kg taşıyabilen drone modelini duyurdu!
DJI, kargo drone teknolojisinde çıtayı yukarı taşıyan yeni modeli FlyCart 100’ü tanıttı. Şirketin bugüne kadar geliştirdiği en güçlü teslimat drone’u olarak öne çıkan FlyCart 100, 80 kilograma kadar taşıma kapasitesiyle dikkat çekiyor. Model, farklı senaryolarda kullanılmak üzere tasarlandı ve yük indirme sırasında yere iniş yapmadan otomatik teslimat gerçekleştirebiliyor.
DJI FlyCart 100 görücüye çıktı
FlyCart 100, tek batarya ile 80 kilogram, çift batarya ile ise 65 kilogram taşıyabiliyor. Drone’un toplam ağırlığı yükle birlikte 150 kilograma kadar çıkabiliyor. Cihazın menzili ise taşıdığı yüke ve batarya konfigürasyonuna göre değişiyor.
Ortalama taşıma mesafesi 6 kilometre olan FlyCart 100, çift batarya ile 12 kilometreye, boş durumda ise 26 kilometreye kadar ulaşabiliyor. 4 eksenli yapısı ve sekiz pervanesi sayesinde 6000 metre yüksekliğe çıkabilen drone, fiber karbondan üretilmiş 62 inçlik pervaneleriyle zorlu koşullarda da görev yapabiliyor.
Drone’un dikkat çeken güvenlik özelliklerinden biri dahili paraşüt sistemi. Bu sistem, acil durumlarda saniyede 6 metre hızla kontrollü iniş yapılmasını sağlıyor. Ayrıca batarya değişimi sırasında cihazın kapatılmasına gerek kalmıyor. Opsiyonel DJI adaptörleriyle bataryalar sadece 9 dakikada şarj edilebiliyor. Bu da yüksek tempolu görevlerde kesintisiz operasyon imkânı sunuyor.
FlyCart 100, yük bırakma sistemi açısından da iki farklı seçeneğe sahip. 30 metrelik ipe sahip çek-bırak sistemi ile daha yüksekten teslimat yapılabiliyor. Alternatif olarak 10 metrelik ipe bağlı çift elektrik motorlu sistemle daha hassas yük bırakımı mümkün hale geliyor.
Yeni model dört farklı konfigürasyonla satışa sunuluyor. 10 metrelik ip sistemine sahip versiyon 12.500 dolardan, 30 metrelik ipli versiyon ise 16.300 dolardan başlıyor. Hızlı şarj adaptörü tercih edildiğinde fiyatlara 400 dolar ekleniyor.
DJI, FlyCart 100 ile sadece kargo taşımacılığına değil, aynı zamanda yüksek riskli görev alanlarında drone kullanımına da yeni bir standart getirmeyi hedefliyor. Bu model, özellikle dağlık bölgelerde, doğal afet alanlarında ve altyapı hizmetlerinin ulaştırılamadığı yerlerde alternatif bir çözüm olarak öne çıkıyor.
